15.01.2007 Hürriyet ANKARA
BİLKENT’İN SESİ
DÜNYADA DUYULDU
Ankara
Hürriyet’e konuk olan Türkiye’nin ilk vakıf üniversitesi olan Bilkent
Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı, “Yaptıklarımız Bilkent
Mahallesi’nde kalmadı. Bu yerleşkede yaşayanların çıkardığı ses dünyada
duyuldu” dedi.
İlk, orta, lise ve lisans eğitimini Başkent’te yapan ardından ABD’ye giderek
yaşamını orada sürdüren uzun yıllar sonra Bilkent için yurda dönen Bilkent
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı, “Ankaralıların bir ruhu var.
‘Ankara’daki bir ruh neden var dersiniz’ bunun için birçok psikiyatristi ve
psikoloğu toplamak lazım” diyor.
Ankara’nın ekonomik olarak gelişmekte olduğunu söyleyen Doğramacı kentin bir
fabrika kenti olarak düşünülmesinin altını çizerek şöyle konuştu:
BİLİM VE KÜLTÜR KENTİ
“Ankara’yı bir bilim şehri ve kültür şehri olarak düşünmeliyiz. Ankara’ya
böyle baktığımızda bunların etkisiyle ekonomi de büyüyecek ve gelişecek. Çünkü
21. yüzyıl bilgi yüzyılı ve ekonomik her şey buna dayalı. Bilginin hammaddesi de
iki kulak arasında yer alan organlar. Geçtiğimiz günlerde TÜBİTAK ödülleri
dağıtıldı. Yani Türkiye’nin bilime verdiği en yüksek ödüller. Beş bilim
ödülünün iki tanesi yurtdışına üç tanesi Türkiye’deki bilim insanlarına
verildi. Bunların hepsi de Ankara’dandı. İkisi Bilkent biri Hacettepe
Üniversitesi’nden değerli bilim insanlarına verildi.
Bunun yanında Ankara’nın iki tane senfoni orkestrası var ve ikisi de birbirinden iyi.
Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası gururumuz, Bilkent Senfoni Orkestrası dünyayla
yarışıyor. Belki eksiklerimiz var. CSO’ya güzel bir salon istiyoruz ancak bu
eksiklere rağmen Ankara aynı zamanda bir kültür kenti.”
HAVA KİRLİLİĞİ ARTIYOR
Her büyük şehir gibi Ankara’nın da bazı sıkıntıları olduğuna değinen
Doğramacı bunların çözüleceği konusunda iyimser olduğunu belirterek şunları
söyledi:
“Ankara’daki hava kirliliğinin ele alınıp çözülmesi gerekiyor. Enerji
politikalarından, dağıtılan kömürün kalitesinin iyileştirilmesinden tutun da
otomobil egzozlarına kadar birçok açıdan değerlendirilmeli. Şehrin dışından
şehre bakınca bu kirlilik daha iyi anlaşılıyor. Kirli havanın içinde olduğunuz
zaman pek fark edemiyorsunuz. Bu kirlilik büyüyor. Bunun bir noktada ele alınıp
çözüleceğine inanıyorum. Ama bu erken yapılırsa hepimiz için iyi olur.”
İSTEYEN GİDER İSTEYEN KALIR
Merkez Bankası Başkanlığı’nın İstanbul’a taşınması durumunda Başkent’in
bir kaybının olmayacağını söyleyen Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali
Doğramacı, “Burada verilecek karar Merkez Bankası için önemlidir. Ankara’nın
önemini kesinlikle değiştirmeyecektir” dedi.
Merkez Bankası’nın taşınmasına banka yetkililerinin ve devlet büyüklerinin karar
vereceğini belirten Doğramacı Ankara ile İstanbul’u şöyle karşılaştırdı:
“Ben yasaklara karşıyım. ‘Şu yapılmasın, o olmasın’ tarzı tavırlar benim
rahat ettiğim yaklaşımlar değil. Merkez Bankası için de düşüncem böyledir.
İsteyen gider İsteyen kalır. ‘Merkez Bankası’nın orada veya burada olması
Ankara’yı ne bakımdan etkiler?’ sorusundan önce ‘Merkez Bankası’nın
etkinliğini ne şekilde etkiler?’ sorusunu sormalıyız.
ÖNEMLİ KARAR
“Ankara’nın birçok avantajı var. Dolayısıyla nerede daha verimli hizmet vereceği
düşünüldüğünde, burası coğrafi olarak ülkenin ortası ve devletin karar
mekanizması. Halkın seçtiği insanların bulunduğu yer ve bazı ilişkilerin
kurulması çok kolay. İstanbul, Türkiye’nin ticaretinin ve sanayisinin önemli bir
şehri ama İstanbul’un büyük bir trafik problemi var. Günlük iki büyük
toplantıdan fazlasını yapamıyorlar. Vakit yetmiyor. Ankara’nın problemleri
İstanbul’a nazaran daha az. Burada çalışan insanların bir araya gelmesi çok kolay.
Hangi şehirde kimin ne kadar etkin olacağı sorusunun cevabı çok boyutlu. Burada
verilecek karar Merkez Bankası için önemlidir. Ankara’nın önemini kesinlikle
değiştirmeyecektir. Çünkü Ankara’nın oturduğu temelleri çok sağlam. Gelenler ve
gidenler olacak. Ankara’nın önemi öyle bir büyüklükte ki, rüzgarın esmesiyle
değişecek gibi değildir.”
DOĞUYA DEV YATIRIM
Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı, doğu illerinde dev
bütçelerle yapacakları eğitim kampuslerini şöyle anlattı:
“Doğu’da yaptıracağımız eğitim kampuslarının ilki 2007 yılında Erzurum’da
açacağımız lise hazırlık sınıfı olacak. Sonrasında kademeli olarak Malatya,
Şanlıurfa ve Van’da kampuslarını kuracağız. Herbir okulun kuruluş masrafı olarak
yaklaşık 67 milyon dolar harcanacak. Herbir okula yılda sekiz milyon dolar da
sübvansiyon sağlanacak. Okulların bin kişilik bir kapasitesi olacak ve bu
öğrencilerin 750’si burslu okuyacak. Buralarda çalışacak öğretmenlerimiz için
doğuyu cazip kılacak şartlar hazırlıyoruz. Her kampuste Eğitim Bilimleri
Enstitüleri yer alacak böylece öğretmenlere master ve doktora olanakları sunulacak.
Öğretmenlere kampuste lojmanlar sağlanacak. Her kampuste kütüphane ve konser salonu
da bulunacak. Öğrencilerin lise ikinci sınıftan üçe geçmeleri için, Milli Eğitim
koşullarına ek olarak, Cambridge Üniversitesi’nin uluslararası genel ortaöğretim
sınavlarında başarılı olmaları gerekiyor. Okullardan mezun olmak için ise
uluslararası Bakalorya şart olacak. Eğer dünyaya oynuyorsanız bu koşulları
sağlayacaksınız, bunun başka bir yolu yok.”
NEDEN BİLKENT
Türkiye’nin ilk vakıf üniversitesi olan Bilkent Üniversitesi’ne gelen yerli ve
yabancı önemli hocaların Bilkent’i tercih sebeplerini ve Bilkent’in farkını Prof
Dr. Ali Doğramacı şöyle açıkladı:
“Bilkent’teki profesörlere ve doçentlere baktığınızda bunların yüzde
70’inden fazlası Kuzey Amerika’dan ya da Batı Avrupa’dan gelmiş insanlar. Bu
insanlar Bilkent’i tercih ettiler. Dünya’nın en önemli araştırma kurumlarını
bırakıp buraya geldiler. Beğenmeseler bırakıp giderlerdi ama onları burada tutan bir
şeyler var. Buraya yabancı hocaları çekerken onların çocuklarına da en iyi eğitimi
verebilecek ilk ve orta eğitimini alabileceği ‘Bilkent University Preparatory
School’ (BUPS) büyük bir avantaj oluyor. Hocalarımız çocuklarının yurtdışında
alabileceği eğitimden fazlasının bu okulda olduğunu görünce daha verimli ve daha
istekli çalışabiliyorlar.
Örneğin Amerika’da özel üniversitelerin kütüphaneleri halka açık değil. Bizim
senede üç milyon dolar harcadığımız kütüphanemiz haftanın yedi günü herkese
açık. Bunları yapmaya mecburiyetimiz yok. Ama Ankara, Türkiye’ye nasıl hizmet
ederim diyen birçok insanın bir araya geldiği bir topluluk. Biz de bu topluluğun
fertleri olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
|