18 Kasım 2005, Gazete Ankara
BİLKENT’TE KÜTÜPHANE
Bu üç katlı beyaz bina, Ankara’da en
sevdiğim yerlerden birisidir.
Yuvarlak silueti, önünde her geçişimde New York’un efsanevi müzesi
Guggenheim’ı hatırlatır bana.
Bu hatırlayış, gerçekten mimari benzerlik midir; yoksa burası da
ünlü müze gibi geçmişin ve geleceğin sırlarını saklar da ondan mı
bilmem.
Etrafında bir tur atarım, kesme taşlı geçitten kapı önüne gelirim.
Ankara’da onun başka benzerlerini de bilirim, ama işte burada bir
başka iklimi yaşarım.
Güney cephesine yapılmış o müthiş rölyefe her seferinde hayran
olurum.
Seramik sanatçısı Hamiye Çolakoğlu’nun “Bilimin Işığı” adlı
yapıtıdır ve bir kütüphane duvarına nasıl da yakışmıştır.
İçeride kendimi hep iyi hissettiğim bir hava bulurum.
Hem ciddi hem neşeli, saygı dolu ve sevimli.
Üst kattaki sanat odasında saatler geçirebilirim.
Büyük ressamların albümleri, mimari dergileri, seçilmiş resimlerle
dolu kent katalogları zamana tanıklık eder.
Dünyanın dört bir yanından gelmiş dergilerin önünde uzun süreler
kalabilirim.
Kitapların arasında kaybolurum, hangisine bakacağıma şaşırırım.
Türk edebiyatı raflarının bu kadar zengin olmasına sevinirim.
Burası Bilkent Üniversitesi’nin kütüphanesidir ama elbette hepimizin
yüz akıdır, ülkemizin artısıdır.
Ve en çok merdivenlerini severim bu kütüphanenin.
Merdivenlerde büyük portreler asılıdır.
Güler yüzlü sıcak bakışlı insanların yüzleridir bunlar.
Ve üstlerinde ortak bir başlık vardır: “Kitapları Dünyada okunan
Bilkent Yazarları”.
Talat Halman’dan Halil İnalcık’a Metin Heper’den Ergun Özbudun’a,
Sübidey Togan’dan Hitay Özbay’a Ankara’da yaşayan bilim ve edebiyat
insanlarının resimleridir.
Kitaba, sanata, bilime verilen değerin ne hoş bir ifadesidir bu.
Her geçişimde selamlaşırım bu resimlerle, kitapları dünyada okunan
bizim yazarlarımızla.
Ve içten bir teşekkür yollarım bu minik galeriyi gerçekleştirenlere.
Her şeyin magazinleştiği, sığlaştığı günlerde yüreğimize bir avuç
serin su serpenlere.
ÇİĞDEM ÜLKER
|