24 Nisan 2004, Cumhuriyet Bilim Teknik
Nanoteknoloji (2)
Ülkemizde de, sayıları çok olmamakla birlikte, nanobilim-nanoteknoloji
alanında araştırmalar yapan ve araştırma sonuçları uluslar arası
düzeydeki bilim dergilerinde yayımlanan bilim insanlarımız var.
TÜBA’nın Mart başında düzenlediği bir toplantıda Bilkent
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Salim Çıracı’nın Nanoteknoloji –
nanobilim konusunu ele aldığına değinmiştim.
Sayın Çıracı, bu toplantıda, Bilkent Üniversitesi’nde nanoteknoloji
– nanobilim alanında yapılan araştırmaları anlattı ve bu alanda, söz
konusu üniversitede yaratılan bilimsel birikime dikkatleri çekti;
konuşmasının son bölümünde de, “Ulusal Nanoteknoloji Merkezi”
kurulması yönünde bir öneri getirdi.Çıracı bu öneriyi dile
getirirken şu noktaların altını önemle çizdi:
ULUSAL NANOTEKNOLOJİ MERKEZİ
•
Nanobilim ve nanoteknoloji gerek gelişmiş ve gerekse gelişmekte olan
ülkeler arasında teknolojik bir yarışa dönüşmüştür.
• Nanobilim ve nanoteknoloji alanındaki seviyeleri, âdeta, ülkelerin
gelişmişliklerini ölçen bir kriter olmuştur.
• Araştırma laboratuarları (nanobilim ve nanoteknoloji
araştırmalarına yönelik olarak) yeni bir örgütlenmeye gitmekte;
üniversiteler (konu ile ilgili) yeni eğitim programları
başlatılmaktadır.
• Nanoteknoljiye sahip olmayan ülkeler (gelecekte) tıp, biyoloji,
savunma sanayi, iletişim ve bilişim alanında bu yeni teknolojinin
ürünlerini çok zor ve pahalıya elde edebileceklerdir.
• Nanoteknolojinin insan yaşamını buhar makinesinden veya
bilgisayarlardan çok daha fazla etkileyeceği beklenmektedir (bir an
için, 18. ve 19. yüzyıllarda buhar makinesinin, çağımızda ise,
bilgisayarların insan yaşamında yarattığı değişimi anımsayalım).
Sayın Çıracı, kurulmasını önerdiği Ulusal Nanoteknoloji Merkezi
için, kısa dönemli hedefler olarak, şunları öngörüyordu:
• Mini gaz sensörleri, biyolojik sensörler;
• Mini foton kaynakları;
• Hızlı nano-elektronik ve nano-sprintronik aygıtlar; hassas
manyetik sensörler; ve
• Yüksek çözünürlüğe sahip ölçü aletleri geliştirilmesi…
Diyelim ki, böyle bir merkez kuruldu; bu merkez bize ne yarar
sağlar? Sayın Çıracı soruyu şöyle yanıtlıyordu:
• Geliştirilecek teknolojilerle nanoteknolojinin ülkemizde kök
salması ve ekonomiye katkı sağlar hale gelmesi için ilk temel
atılacak, uzmanlar yetiştirilecek.,
• İthâl olanağı bulunmayan kritik teknoloji ürünleri ülkemizde
üretilecek. Yeni istihdam olanakları elde edilecek, ihracatımız
artırılacak.
• Beyin göçüne engel olunacak.
• Çeşitli üniversitelerimizden araştırmacılar birlikte çalışma
olanağını bulacak. Evrensel düzeyde bilim üretilecek.
• Yabancı ülkelere göç etmiş bilim adamlarımızın kısa sürelerle
ziyaret ettikleri ve teknoloji transfer ettikleri bir merkez
oluşturulacak.
ACİL ULUSAL PROGRAM
Çıracı konuşmasını, “TÜBİTAK, DPT gibi kuruluşların zaman
kaybetmeden konuyu sahiplenmesini beklemekteyiz” sözleriyle
noktaladı. Gerçekten de, eğer Türkiye, yarının dünyasında söz ve
karar sahibi olma iddiasındaki ülkeler arasında kendisi için bir yer
arıyorsa, nanobilim ve nanoteknoloji alanında mutlaka belirli bir
yetenek düzeyini yakalamak zorunda.
Belki de, konuya en sağlıklı yaklaşım, Türkiye’nin de, Clinton
döneminde ABD’nin yaptığı gibi, bu alanda ulusal bir programı âcilen
yürürlüğe koymasıdır. Bu program çerçevesinde, nanoteknoloji ve
nanobilim alanında, Türkiye üniversitelerinin yetenek envanteri de
dikkate alınarak, söz konusu merkezin kurulması da dâhil olmak
üzere, nelerin yapılması gerektiği ayrıntılı olarak belirlenip hemen
harekete geçilebilir. Sayın Çıracı’nın, konunun Türkiye açısından
taşıdığı öneme ilişkin tespitlerini ve ortaya attığı öneriyi
destekleyecek pek çok gerekçe, TÜBİTAK’ın eşgüdümünde yürütülen ve
sonuçlanmak üzere olan Vizyon 2023 projesinde zaten var.
|