Bilkent Hakkında
Akademik
Öğrenci İşleri
İdari Birimler
Kampüste Yaşam
Bilgi Teknolojileri
Bilkent Senfoni Orkestrası
Bilkent Kütüphanesi
Uluslararası Öğrenciler
Değişim Programları 
 
Rehber
A - Z Dizin
   
 
Girişler:
 Bilkent Öğrencileri
 Akademik ve İdari
 Personel
 Mezunlar
 Ziyaretçiler
   

 
 
   
  Büyük Kaybımız Talât Sait Halman

Prof. Dr. Halil İnalcık


 

Dünyanın önde gelen Osmanlı Tarihi uzmanı ve Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü'nün kurucusu Prof. Dr. Halil İnalcık, yakın dostu Prof. Talât Sait Halman'ın vefatı üzerine bir yazı kaleme aldı.


Büyük insanlar vardır; kültürde, devlet hayatında çağına yön verir. O zamana kadar yapılan ve düşünülen şeyler onun büyük, farklı kişiliğiyle yeni bir yön kazanır. Talât Halman, o kişilerden biridir. Ben, Talât Halman'ı 1953'ten beri tanırım. Yarım asrı aşan zaman içinde çeşitli vesilelerle onunla beraber bulunduk. Onun çok hareketli, zengin yaşamında tanık olduğum zamanlar vardır.

Talât Halman'ı ilk kez New York'da Columbia Üniversitesi'nde tanıdım. 1953-1954 yılında Columbia Üniversitesi'nde bir yıl misafir öğretim üyesi olarak çağrılmıştım. Talât, o zaman bir öğrenci idi. Bir işte çalışıyor ve tahsilini tamamlamaya çalışıyordu. Columbia'dan sonra uzun zaman birbirimizden uzak kaldık. Talât, bir taraftan Amerika'da üniversitelerde Türk Dili ve Edebiyatı üzerine dersler vermekte idi. 1953 Amerika seyahatimden sonra Amerika'da çeşitli üniversitelerde ders vermek için 8-10 kez Amerika'ya seyahat ettim. Onun Amerika'daki üniversitelerde değerli faaliyetlerini işitiyordum. Talât'ın İngiliz Dili ve Edebiyatı'nın ölmez dehası Shakespeare üzerinde yoğunlaştığını biliyordum. Shakespeare, ölümünden sonra tüm Avrupa edebiyat ve sanatında bir şahika gibi yükselmiştir. Onun şaheserleri Türk sahnesinde de gösteriliyordu; fakat Shakespeare'in edebî kişiliğini ve özellikle şiirini memleketimizde tanıtma kabiliyetine biz Talât Halman ile eriştik. Bu müstesna bir dil bilgisi ve sanat anlayışını gerektirmekteydi. Shakespeare'den çevirileri Talât Halman'ın kalemine borçluyuz. Talât, bana kendisinin her şeyden önce şair olduğunu ifade etmiştir.

Türkiye'de devrimler eksik olmuyordu. Kendisi 1971 yılında Batı kültürünün eşsiz bir temsilcisi sıfatıyla yeni kurulan Kültür Bakanlığı'nın ilk bakanı olarak atandı. Talât ile yakın arkadaşlığımız ve işbirliğimiz, kendisinin 1998 yılında başlayan Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı bölüm başkanlığı ve 2005'ten itibaren yürüttüğü İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi dekanlığı dönemine rastlar. Sn. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı sırasında kültür adamlarıyla tanışma yemeğinin ilki olarak Talât'ı ve beni yemeğe çağırması olayını burada anmalıyım. Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bize yakınlık göstermek lütfunda bulunarak birtakım kültür meselelerini ortaya attı. Bir yerinde Talât Bey ile bir konuda aykırı düştük. Talât Bey, kıyılarımızda Yunanca isimleriyle otel ve lokantaların kurulmuş olmasını övdü. Ben söze karışarak, böylelikle Yunanistan'ın Megolo İdea'sına hizmet etmiyor muyuz, diye itirazda bulundum. Köşkten ayrılırken Talât, Atatürk'ün kültür adamları ile yemeklerini ve bu yemeklerdeki farklı havayı hatırlattı.

Başka bir vesile ile şu kararımızı önemli buluyorum: Kültür Bakanlığı'nın bir sergisinden dönüşte Talât Halman, Hilmi Yavuz ve Mehmet Kalpaklı ile beraberdik. Aklıma ilginç bir düşünce geldi. Dedim ki, "Biz, edebiyat sohbetleri yapmak üzere belli zamanlarda toplanacağımız bir mahfel (dernek) hayata geçirsek ne güzel olurdu." Bu proje beni o kadar heyecanlandırdı ki o zaman şu kıtayı yazmıştım:


Mîr-i meclis şüphe yok Kalpaklı'dır

Hilmi Yavuz sohbeti revnâklıdır

Hâli mânâ kânıdır hem Talât'ın

Derse Halil kutlu olsun haklıdır


Dostlar da bu dileği heyecanla karşıladılar ve ilk toplantımız Hilmi Yavuz'un Yahya Kemal üzerindeki sunumu ile başladı; fakat Türk Edebiyatı Bölümü'ndeki yeni gelişmeler ve toplantı güçlükleri nedeni ile bu mahfel uzun ömürlü olmadı. Mahfelin gelecek toplantılarında kendi payıma Fuzûlî üzerinde konuşacaktım (Fuzûlî hakkında bazı araştırmalarım için bkz. Şair ve Patron). Allah rahmet eylesin, Talât Halman, Shakespeare'in şiirleri üzerinde konuşmayı tasarlıyordu. Çok yazık, bu dernek fikri gerçekleşmedi.

Talât ile yakın dostluğumuz benim gençlik yıllarımda şiir yazmaya merakımı ve yazılmış şiirlerimi okumak ve İngilizce olarak çıkardığı dergide bunları yayınlamak yoluyla pekişti. Benim aruz vezni ve serbest nazım ile yazdığım şiirler hakkında ayrıca bir dergide yazı yazmak lütfunda bulundu. Ölüm ve kavak ağacım için yazdığım İngilizce şiiri de beğendi. Genç şair Halil İnalcık'ın şiirlerine duyduğu bu anlayışlı yakınlık beni çok duygulandırdı. 1938 yılında beğendiğim Fransızca ve Türkçe şiirleri kopya ettiğim ve bazı duygularımı döktüğüm özel defterimi kendisine hediye ettim. Bu defter şimdi onun terekesindedir. Şiirlerimin yanında şair ve şiir hakkında yazdığım bir denemeyi de İngilizceye çevirip yayınladı. Kanunî Sultan Süleyman'ın Hürrem'e yazdığı lirik gazele yazdığım nazireyi de çok beğendi ve daha sonra neşretti. "Hayat" ve "Gönül" macerasını yansıtan bu gençlik şiirleri Talât ile aramızda çok samimi bir yakınlık kurulmasına vesile oldu. Bazı toplantılarda Talât, bu şiirleri anarak dostluğunu gösterdi.

Talât duygu ve şiir insanıydı. Hayatın bayağılıklarından kendini kurtarmış; Tanrı'nın dünyasını bir şiir sahnesi olarak görürdü. Öyle inanıyorum ki dostluğumuzun hamuru dünyaya bu şairane bakış idi. Talât'ın dünyaya ve insanlara nüktedan bir gözle baktığını bilir misiniz? O, kendisini her şeyden önce şair sayardı. Allah gani gani rahmet eylesin.